Tanzanya’da Ne Yenir
Safari yaptığımız iç bölgeler ile Zanzibar adası arasında ciddi kültür farkı var. Ana kara nüfusunun çoğunluğu Hristiyan, adada ise Müslüman. Zanzibar Almanlara ve akabinde İngilizlere sömürge olana kadar Arap şeyh yönetimindeymiş, ya da Arapların sömürgesiymiş. Şu sıralar da ana karadan ayrılıp bir Arap emirliği olma konusunda tartışmalar sürüyormuş. Zanzibar deniz ticaretinde de her zaman önemli limanlardan olmuş ve Hindistan’la bolca ticaret yapmış. Vaktiyle ülkeyi yöneten Arap şeyh, birçok yerden farklı bitkiyi (meyve ve baharat) ülkeye getirtmiş, yetiştirilmek üzere. Sonuçta ana kara ve ada arasında yemekler açısından gözle görülür farklar olmuş, Tanzanya’da ne yenir sorusunun cevapları farklılık göstermiş. Her ikisinde de Arap ve Hint mutfağının etkileri görülüyor ama adada çok daha etkin, elbette malzemeler açısından da fark var, Zanzibar’da kral deniz mahsulü, ana karada ise tavuk.
Ev Yemekleri; Tanzanya’da Ne Yenir
Yemek kültürünü daha iyi anlayabilmek için bir akşam özel olarak ev yemeği talep etmiştim. Türk mutfağına şaşılacak ölçüde benzediğini anladık. Zanzibar‘da hiç karşılaşmadığımız çorbalar ana karada bizi her akşam memnun etti. Bilgi vermeseler biraz kıvamsız brokoli çorbası diyeceğim salatalık çorbası ve soğan çorbası özellikle lezzetliydi, havuç çorbası ve balkabağı çorbası da güzeldi. Fiks menü servis edilen Karatu otelinde akşamları hepimiz çorbalardan ilave istemiştik.
Tanzanya ana karasında, ana yemekler genelde sote et ya da tavuk (Tavuğun buralarda etten daha pahalı ve kıymetli olduğunu okumuştum.), buharlanmış sebze ve yüklü miktar pilav şeklinde oluyordu otelde. Pilavları tam bizimki gibi değil, hem biraz daha kuru hem de tam adını koyamadığım bir baharat (ya da karışımı) giriyor işin içine biraz zerdeçal, biraz karanfil, biraz da zencefil gibi. Çiftlikte ana yemek olarak bildiğimiz tas kebabı geldi önümüze, yine rahatsız edici ölçüde değil ama fark edilir şekilde baharat farkı var. Yanında adeta bir kazan pilav verdiler, bizi 10 kişi gelecek sandıklarını düşündük. O akşam sundukları lahana havuç rendesi kavurması (hafifçe, çok öldürmeden) da farklı ve lezzetliydi. Yemeğin üzerine genelde az miktar meyve ikram edildi.
Atıştırmalıklar; Tanzanya’da Ne Yenir
Ana karada da adada da bulunan ve benim favorim olan yiyecekler ise atıştırmalıklardı. Samosalar memlekette özlemini duyduğum iyi böreklerdi adeta. Biz de kıymalı, etli, tavuklu börek yapan kalmadı adeta, kıymalı yerine soğanlı veriliyor. Üçgen muska şeklindeki samosaların içlerine malzeme koklatılmıyor, konuyor ve kızartılıyorlar. Bosna’da yediğim, Balkan yemekleri yazımda bahsettiğim, nefis börekler ve Arjantin mutfağı yazımda bahsettiğim empanadaslarla birlikte zirvedeler. Sadece samosa yok atıştırmalık olarak, adını bilmediğim ama zencefilli kadınbudu köfte diye adlandırabileceğim yumurtaya bulanıp kızartılmış köfteler de, kuru köfteler de doymuş olmanıza üzülmenize neden olacak kadar lezzetli. Kadınbutlarının içine haşlanmış yumurta koyarak (yumurtalarının sarısının aşırı açık renkli olduğundan Tarengire Milli Parkı yazımda bahsetmiştim) daha ekonomik hale de getirmişler.
Zayıf Yönleri; Tanzanya’da Ne Yenir
Kahvaltı konusu zayıf, omlet, meyve, ekmek, yağ ve marmelattan ibaret. Tatlı konusunda da pek başarılı değiller. Yemek üzerine genelde meyve geliyor, kızarmış muz başarısızdı, kabuğuyla bizdeki muzu ızgara yapınca çok daha özel bir tat çıkıyor ortaya. Görüntüsü ve sunumu nefis, önünüzde kanyakla yakılan ananas da çok tatmin etmedi tatlı sevenleri, benim zaten pek aram yok.
Yiyecek meraklılarına Zanzibar’ın Turları yazımdaki baharat turu kısmını da okumalarını öneririm.
Tanzanya’da Ne Yenir; Zanzibar’da Deniz Mahsulü Yenir
Zanzibar’da elbette deniz mahsulü patlaması oluyor. Bizzat görmedik ama Zanzibar Sahilleri yazımda bahsettiğim deniz çekilmesi (gel-git) olunca ahtapotları bırakın avlamayı toplamaları bile mümkün oluyormuş. Stone Town’ın merkezinde gece yemek pazarı kuruluyor, tezgahlarda onlarca çeşit deniz mahsulü oluyor. Kolum kalınlığında ahtapot bacakları, elim kadar karidesler, ıstakozlar, balıklar memleketimizle kıyaslandığında bedavadan az pahalı fiyatlara satılıyor. Fakat gerçekten çok üzülerek söylemeliyim lezzet açısında fena sınıfta kalıyorlar. Ürünleri yarı pişmiş tutuyorlar, siz isteyince ızgarada biraz daha pişirip ısıtıyorlar. Türkiye’de görmediğimiz büyüklükte ahtapot bacağını büyük hevesle almış ve kayış gibi olması sebebiyle çöpe atmıştık. Balıklar da çok kurumuş durumda oluyor. Karideslerde problem yok neyse ki. Plastik tabaklarda servis ettikleri yemeklere bir acı sos koyuyorlar, elinizde kıvrılan tabağın ortasında toplanan sosun nefis bir acısı var, benim gibi acı seven biri için büyük ölçüde hayal kırıklığı olan pazarın en kıymetli lezzeti.
Hindistan cevizine bulanıp kızartılmış balık, rokforlu et gibi biraz deneysel lezzetleri de denedik, hiç de fena değillerdi. Waikiki Resort’un açık büfesinde sunulan soslu kalamar, soslu köfte de Avrupa damak tadına yakınlaştırılmış bize çok uzak olmayan lezzetlerdi. Green Garden’in tatlı ekşi karidesi de güzeldi. Genelde bira eşlik etti yemeklerimize, birçok marka tattık hemen hepsi iyiydi ama Castle Milk Stout, Guiness’le yarışır güzellikte bir siyah biraydı. Yerel kokteylde deneyimledik, limonlu şeker kamışlı, pek ilgimizi çekmedi.
Zanzibar Müslüman ağırlıklı. Yer yer geleceğimiz böyle herhalde diye düşündük, Stone Town yazımız bir göz atın. İçki alenen sadece restoranlarda satılıyor, onları da yabancılar işletiyor ve buranın fiyatlarına göre son derece pahalı. (Türkiye’ye göre elbette ucuz, ben zaten dünyada para birimi değerine göre yani TL’ye çevrilmeden bakılınca bizdeki içki fiyatlarına yaklaşabilen ülke görmedim, TL çevirince de anca İskandinav ülkeleri bizle yarışıyormuş, bizim on katımız gelirleri ile) Akşam pazarında tezgahçılar kimyasal ister misiniz diye soruyor. Biz önce soruyu anlamadık, bira markalarını sayınca anlaşıldı durum. Hiç biri görünürde değil.
Özellikle İtalyanların önemli payı var Zanzibar’da. Küba’da da otellerin çoğunu İtalyanlar işletiyordu, cruise gemilerinde de liderlik onlarda, burada da hem otel hem restoranlarda pazara hakimler. Doğal olarak pizza milli yemek haline gelmiş ve çeşit bol. Mercury’s ve Green Garden oldukça iyilerdi bu konuda. Porsiyonlar her yerde oldukça büyük, biz genelde 4 kişiye 3 çeşit yemek söyledik.
Sanıyorum en popüler restoran Mansoon, biz de şans verdik ve dillere destan hindistan cevizi sütündeki ahtapot dahil farklı lezzetlerini tattık. En büyük beklenti olan ahtapot servis edilince ‘hangisi’ diye sormak durumunda kaldık garsona. Tabakta bir sürü garnitür var ve garnitürler ile aynı miktar da ahtapot. Genel olarak lezzetliydi ama porsiyonları diğer yerlere göre küçük, fiyatları büyük, lezzet ancak yemek pazarından daha iyi.
En İyiler; Tanzanya’da Ne Yenir
Her yerde servis yavaş ama ara sokakta kalmış Sunshine restoranda daha da bir yavaş, fakat emin olun değer. Her akşamki gibi 3 porsiyon yemek söyledik, ahtapotu tadınca ilave duble sipariş ettik, enfesti. Ama en iyi ahtapot Waikiki Resort‘ta yediğimizdi. Ahtapot ızgarayı öğlen yemiştik ve öğleden sonra yüzeceğimiz için ilave siparişi kendimizi frenleyerek önlemiştik.
En iyi öğün ise resort’a önceden sipariş ettiğim özel akşam yemeğiydi. Önce balık karpaçiyo, sonra yengeçli makarna servis edildi, sonrasında da her iki kişiye kocaman birer tepsi deniz mahsulü herkese hem ıstakoz hem böcek var, karidesler, kalamarlar garnitür niyetine. O kadar yemeği nasıl bitirebildiğimize hala inanamıyorum. Farklı zaman ve yerlerdeki tecrübelerimle ıstakozu pek sevmediğim tescillendi. Seven insanların kalitesini onayladıkları ıstakoz bile bana çok keyif vermedi, karides, ahtapot, kalamar her zaman tercihim, böcek (langust) de bu listeye aday, o akşam yediğimiz de nefisti.
Genel olarak buralarda kalamar konusunda iyi değiller, bizim memleket bu konuda daha iyi. Ama ahtapotlar ve şaşırtıcı şekilde patatesler insanı obez yapacak kadar lezzetli. Hemen her yemeğin yanında patates ve pilav veriyorlar, pilavlar ana karadakinden bile daha lezzetsiz, ama patatesler nefis. Bunda tamamının el yapımı olmasının payı büyüktür elbette ama sanırım patatesin türü de farklı.
Seyahatin favori öğünlerinden biri de yol üstü meyve molası idi. Böyle bir şey Pazar yerinde de yapılabilir, biz yol üstü bir meyve satıcısında yaptık. Kes aslanım bir mango, biraz da muz alalım, jack fruit da tadalım, big babol tadında yahu bu, custard apple yok mu baharat turunda bayıldıydık, bir ananas kes sen bize, bu iyimiş, bitiverdi hemen, bu ananas ise bizim memlekette yediklerimiz ne ki, bir tane daha kes, eee bu da hemen bitti….
Aralık 2012
Bu yazıya vesile olan seyahatin detaylarını gezi anılarımızı paylaştığımız kardeş sitemiz Gezmek Güzel’de Tanzanya; Sanki Üç Ayrı Tatil başlığında bulabilirsiniz.
Comment(3)